20 Kasım 2012 Salı

Nefes aldım, nefes verdim. Burdayım!



Yazının Şarkısı

" Ne ara geldik bilmem bu duruma. Oysa ne güzeldi her şey, masal gibi. Şimdi kötü sona yaklaşan bir masal bizimkisi. Seni beklemek, seninle ıslanmak için yağmur yağsın istemek. Uyuştu artık sol tarafım. Senin hissizliğinden olsa gerek. 'Gözlerime bak görmüyor musun seni sevdiğimi' diyordun. Şimdi sevgi yok hiç gözlerinde. Ne yaptım peki sana? Bu kadar mı kötü bir insandım ben? Bu kadar mı soğudun benden? 'Seni hep mutlu edeceğim' ile başlayan ilişkiler niye mutsuzlukla bitme noktasına geliyor? Bazen diyorum ki; sanırım insanlara fazla değer veriyorum. Konuşmak istiyorum ama boğazıma düğümleniyor. Oynayınca biraz taşlar, akıyor yaşlar. Yine de bekliyorum işte, dönersin diye eskiye. Bir şey olacağı yok ama.. İnsan bekliyor, bekliyor işte.."

Zeytine çok kırıldığım bir anda yazmışım bunu meşhur defterime. Tarih bile atmamışım, ciddi ciddi moralim bozukmuş. "İnsan bekliyor, bekliyor işte" yazmışım başlık olarak. Sorunların ilerleye bileceğini anlayıp yazmışım. Zaten kim anlamaz ki ilişkisinin çıkmaza girdiğini? Kim düzeltmeyi denemez ki? Gün itibariyle ayrılmış bulunuyoruz biz. "Neden?" sorusuna verecek cevabım olsa kendim yetinirim o cevapla. Belli bir neden yok yani. Ben kendimi dengesiz sanardım. Ama 1 dakika önce sarılıp "seni çok seviyorum aşkım" diyen insanın 1 dakika sonra sevip sevmediğinden emin olamadığını anlayıncaya kadar. Üzülmedim. Önceki yazıda da demişim "uyuştu artık sol tarafım". Yani belirgin hislerle yaşamıyorum hiçbir şeyi. Öyle çok mutlu olup çok üzülmüyorum. Zaten suçsuz olunca vicdanım rahat oluyor. Herkes kendi bilir. Ben bir şey kaybetmem.

Neyse Zeytin konusunu şöyle bir kapatıp birkaç gelişme daha verip sonlandırayım canlarım yazıyı.
Küs olduğum bir arkadaşım vardı Elif adı. Onla barıştım, blog'tan sonra içimi dökeceğim sayılı insanlardan. Sonra "değişiklik, değişiklik"  diye yırtınırken aklıma bir fikir geldi sonunda. Mektup arkadaşı buldum. Şimdilik tek sorun "ingilizce" konuşmamız. Yani insanın ana dili olmayınca duygularını nasıl anlatacağını sapıtıyor. Öyle mektup arkadaşı olmak isteyen falan varsa olabiliriz yanii. Tabi önce güvenimi kazanması lazım biraz. Neyse, bugün okulda taklaya geldim birde. Ayağımı içe doğru burktum. Buz falan koyduk ama acısı var yine de. Hafif sendeleyerek yürüyorum. Son gelişmeyi de verip gidiyorum (YALAN SÖYLEDİ, GİDEMEDİ). Geometriden 82 aldım a dostlar. Beni uzun zamandır en çok mutlu eden şey bu sanırsam. Sene başından beri geometriye dair bir bok dinlemeyen-çalışmayan-bilmeyen ben bir gecelik çalışma ile nasıl 82 kaptım bilmiyorum. Aferin kız Hande!


Not: 2 gün sonra barıştık biz. Ahana yazayım buraya da aklınızda bulunsun :P

9 Kasım 2012 Cuma

Üstümden Yük Kalktı (Mı?)

Sonunda geçti mi geçirdi mi belli olmayan bir sınav haftasının daha sonuna geldik. 20 gün sonra sınavların tekrar başlayacağını düşünürsek bize rahat yok gibi. "Hayat beni neden yoruyorsun??" diye hayat'a kafa tuttuğum iki haftayı geride bıraktım. Önceki yazımda Zeytinden bahsetmiştim. Yazıyı yazdığım tarihe baktım da tam o günden bu yana çok iyi giden (yazar burada dilini ısırıyor) bir ilişkimiz var. Bunlardan ziyade hayatım çok standart, sıkıcı. Okula giderken otobüste teyzelerle verdiğim mücadeleler harici pek bir heyecan yok hayatımda. Bir değişilik yapmalıyım diye yırtınırken çoğu kız gibi benimde aklıma ilk "saçlar" geliyor. Rengini açmak istesem de cesaret edemiyorum. Özellikle de "aşkım saçların çok güzel oynama hiç yea" diyen bir sevgilim varken. Göreceksiniz birgün bende saç rengimi bir ton açacağım (CESARET EDEMEDİ). Birde sizi de ilgilendiren bir sorunumuz var efenim. Blogum tüm çevrem tarafımdan bilindiği için hodri meydan yazıyorum her şeyi. Ama artık rahat hissedemiyorum nedense (rahat olmayan halin buysa ? dediğini duyar gibiyim). Url değiştirsem mi yoksa değiştirmesem mi kaldım ortada. Böyle başladım böyle devam edeyim düşüncesi ağır basıyor, siz ne dersiniz canlarım? Neyse sizden ses, soluk, seda, kıpırtı, bir yaşam belirtisi çıkana kadar ben sınav haftası bitkinliğini bitki çayı - film eşliğinde atayım. Öpüyorumm!